31 Aralık 2012 Pazartesi

Gezi - Monte Carlo / Monaco

Monte Carlo / Monaco


Nice güzel bir şehir. Sırf bu şehirde 6-7 gün güzel bir tatil yapılabilir. Sahilden içeri doğru neredeyse yarım saat boyunca yürüyüp bitiremediğiniz, dar sokaklardan oluşan, canlı, biraz da İtalyan mimarisine benzeyen binalar barındıran bir çarşısı var.

Otelimiz Nice’te olmasına rağmen, buralara kadar gelmişken ve tabi ki altımızda araba da varken, çevredeki şehirleri de gezmek niyetindeydik. İlk hedefimiz ise Monte Carlo’ydu.

Nice’ten yaklaşık bir saat uzaklıktaki Monaco’ya geldik ve arabayı park ettik. Aşırı sıcak ve bunaltıcı bir gündü. Ama Monte Carlo mükemmel ve etkileyici bir şehir.

Şehir, daha doğrusu ülke, ya da prenslik her neyse yüksek kayalıklarla Akdeniz’in arasına kurulmuş. Tepeden denize doğru kat kat iniyor. Ve bu katların tümünde tarihi binalar, lüks oteller var. Zenginlik ve lüks, her taraftan fışkırıyor.


İlk durağımız şehrin meşhur Casino’su oldu. İçine giremedik, zaten de kapalıydı, ancak dışarıdan da yeterince görkemliydi. Casino’nun önü, ki şehir genelde öyleydi aslında, lüks araba galerisi gibi. Gerçekten inanılmaz arabalar gördük.


Casino’dan aşağı doğru hem manzarayı seyrederek, hem de büyük sarayın diğer kısımlarından geçerek deniz kıyısına indik.

İşte beklediğim an gelmişti. 10 yaşımdan Michael Schumacher emekli olana kadar Formula 1 takipçisiydim. Çok fanatik değildim, ama Pazar sabahları abimle kalkıp yarış izlediğimizi bile hatırlarım. Son yıllarda iyice uzaklaştım, arada sırada TV’de karşılaştığımda birçok ismi tanımadığımı fark ediyorum hatta. Birçok pistte Formula 1 yapılır ama Monaco pistinin hem bu spordaki, hem de dünyadaki yeri farklıdır. Normal zamanlarda şehir içi trafiğinde kullanılan tek pisttir bu. Ayrıca sadece sporseverlerin değil, tüm dünya sosyetesinin takip ettiği, gelip izlediği yarıştır Monaco Grand Prix’si. Benim için de küçüklüğümde başka şehirlerin, başka ülkelerin, zenginliğin, gücün ve yaşama zevkinin simgesi olmuştur Monaco Grand Prix’si ve tabi ki de bu pist. Bir gün burayı görebilmenin hayalini kurmuşumdur hep. Hele bu pistten kendi sürdüğüm arabayla geçmek. Yok artık!



Ne Nice, ne Lyon, ne Cannes, ne St. Tropez. Bu tatilin benim için en önemli anı Monaco pistinden arabayla geçtiğim andır. Her şeyin para koktuğu bu minicik ülkede, benim için paha biçilemez bir şeydir bu.


Monaco’da denize girmedik, aslında girmeye de pek niyetlenmedik, biraz şehir dışı bir yerde bir plaj bulmayı düşünüyorduk. Monte Carlo’ya yakın olan Menton şehrine gitmeye karar verdik. Yolculuk pek uzun sürmedi, biraz trafik yoğunluğu olsa da. Aman tanrım o nasıl bir kalabalıktı Menton’daki. Neredeyse 1 saat şehri turladık ve arabayı park edecek tek bir yer bulamadık. Şaka gibiydi gerçekten.

Yapacak bir şey yoktu. Nice’e geri geldik. Otelin havuzunda en azından serinledik. Toparlanıp çıktık ve şehir merkezinde güzel bir yemek yedik. Yine oldukça yorgun olduğumuzdan fazla da oyalanmadan günü kapattık.

(19.08.2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder