(Harry Potter and the Deathly Hallows)
Harry Potter serisinin yedinci
ve son bölümü, bence serinin de en heyecanlı ve en sürükleyici kitabı. Serideki
tüm karakterler ile ilgili sorular cevaplanıyor, herkes akıbeti neyse onunla
karşılaşıyor. 6 kitap boyunca düğümlenen hikaye, bu son kitapta çözülüyor ve
gönül rahatlığıyla seriyi tamamlıyorsunuz.
Kitapta tüm Hortkuluklarla
ilgili detaylı bilgiler var. En başta bizim tayfayı en çok uğraştıran
Hortkuluklardan biri olan madalyonun geçmişi ile ilgili bilgiler veriliyor.
Serinin başından beri Harry’nin
ailesinin geçmişi ve Voldemort’un geçmişi anlatılmıştı. Bu kısımda canlı olarak
var olmasa da Albus Dumbledore’un geçmişiyle tüm halka tamamlanıyor ve onun bu
hikaye içindeki önemli rolü pekiştiriliyor.
Harry, Godric’s Hollow’da
doğduğu evi, anne-babasının mezarlarını yakından görüyor. Kendi soyu ve Ölüm
Yadigarları’ndan biri olduğunu fark ettiği Görünmezlik Pelerini arasındaki
bağlantıyı keşfediyor.
Kitabın son çeyreğinde ise
heyecan doruğa çıkıyor ve hikaye mantıklı ve kısmen mutlu bir şekilde sona
eriyor.
Serinin bu kısmı, tek film
değil, iki film halinde çekildi. İşin içindeki ticari beklentiler bir yana,
kitapların filmlere çok fazla sıkıştırıldığından yakınanlar için iyi olmuş.
Konuyu daha iyi anlatan, daha fazla ayrıntı veren filmler çıkmış ortaya. İkinci
kısım, bence Azkaban Tutsağı ile birlikte serinin en başarılı filmi.
Şunu da söylemeliyim ki; filmle,
daha doğrusu filmlerle kitap arasında ufak farklar var, özellikle son kısımda.
Genel olarak bakılınca, 7 kitap ve 8 film göz önünde bulundurulduğunda,
sinemaya oldukça iyi uyarlandığını söyleyebiliriz.
Artık tüm kitapları bitirdiğime
göre, tüm seriyle ilgili yorumlar da yapmak isterim. Bence seriyi bu kadar
popüler ve başarılı yapan birinci faktör sihir. Dokunmadan nesneleri hareket
ettirme, kırılan eşyaları onarma, bir yerden başka bir yere cisimlenme,
yaraları iyileştirme insanın her zaman hoşuna giden ve hayalini kurduğu şeyler.
Rowling’i başarılı bir yazar
yapan şey ise iyi bir kurgunun ve hayal gücünün yanı sıra, iyi-kötü ayrımını
klasik sınırların dışına taşarak ama gerçeğe daha yakın şekilde yapması. Albus
Dumbledore’un “iyi” biri olduğunu söyleyebilirim, ama aslında “iyi” olmayan bir
sürü şey de yapmıştır. Aynı şey Severus Snape için de geçerli. O da kesinlikle
“kötü” müdür acaba? Ya da yaptığı “kötü” şeylerin sebebi nedir?
Sonuçta Rowling’in vurguladığı
şey herkesin hata yapabileceği, iyi ve kötünün çok ince çizgilerle ayrıldığı ya
da hiç ayrılmadığı ve sadece başkalarının algılarına göre farklılık
gösterdiğidir.
Harry Potter filmlerini zaten
izlememe rağmen iyi ki kitapları da okumuşum diyorum. Tüm boşlukları doldurdu
ve keyifle okuduğum bir seri oldu.
Son bir ayrıntı: Kitaba göre
ailesi 1981’de ölen bizim Harry’cik meğer 1980 doğumluymuş ve benden de
büyükmüş.
(09.11.2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder