31 Aralık 2012 Pazartesi

Gezi - Avignon & Lyon / Fransa & Stuttgart / Almanya

Avignon & Lyon / Fransa & Stuttgart / Almanya


Nice’teki otelden sabaha 10.30 civarı ayrıldık. Yol üstünde bir benzincide kahvaltımızı yaptık.


Saat 2 civarında Avignon şehrine geldik. Papa’nın Vatikan’dan önceki eviymiş burası. Geniş bir alan içinde büyük bir saray vardı. Heybetli ve etkileyiciydi. Normal bir havada burayı daha ayrıntılı gezmek isterdim aslında ama inanılmaz sıcaktı. Soğuk bir şeyler içip şehirden ayrıldık.



Lyon’a dönüş yolu sıkışıktı, oldukça uzun sürdü. Fransa karayollarına ödediğimiz toplam tutar da 150 € ‘ya yaklaştı.

Akşam Lyon’daydık. Biraz dinlenip şehirde güzel bir tur attık. I amsterdam’a benzeyen büyük ONLYLYON yazısının orada birlikte fotoğraf çektirdik. McDoanld’s’ta bir şeyler atıştırdık. Pazar akşamı olması sebebiyle şehir oldukça sakindi.

Eski şehirde yine bir tur attık. Dinlenmiş kafayla daha bir güzel geldi gözüme. Geceyi Lyon’da geçirip sabah yola çıktık. Ecully şehrinde bir arkadaşımızı işe bıraktık ve Stuttgart’a hareket ettik. Akşam üstü vardığımızda kiralık arabayı teslim ettik. Günlerin yorgunluğuyla pek bir halimiz kalmadı. Şehirde kısa bir tur atıp eve döndük.

Salı sabahı erkenden kalktık. Arkadaşım işe gitti, ben de valizimi alıp evden çıktım. Geziye ilk başladığım gibi tek başımaydım. Stuttgart’ta biraz zaman geçirdim, kahvaltı yaptım. Daha sonra havaalanına gittim. Uçak kalkana kadar free-shop’ta takıldım, rahat bir yolculuktan sonra da İstanbul’a döndüm.

(21-22-23.08.2011)

Gezi - St.Tropez & Cannes / Fransa

St.Tropez & Cannes / Fransa


Sabah uyanıp Nice’ten St. Tropez’ye doğru yola çıktık. Belki de haftasonu olması sebebiyle yol çok kalabalıktı. Aslında 1 saat bile sürmeyen bu yol 2 saati geçti.

St. Tropez’de arabayı merkeze yakın büyük otoparka bıraktıktan sonra bir 10 dakika yürüyerek güzel bir plaja geldik. Burada 3-4 saat geçirdik. Deniz çok güzeldi, Yüzüp dinlendik. En sonunda herkesin yüzü gülmüştü.



Akşam 6 gibi toparlanıp plajdan ayrıldık. St. Tropez merkezde biraz tur attık. Küçük ama çok lüks bir yer. Öyle fast food zincirleri, Starbucks’lar falan yok. Restoranların hepsi butik ve pahalı mekanlar. Giysi mağazaları dersen yine kalburüstü markalar var.


Rıhtımın bir arka sokağında küçük bir yer bulduk yemek için. Yüne soğanlı pizzamızdan ve Fransa mutfağına özgü turtaya benzeyen ‘kiş’ yedik. Yaklaşık 10 €’ya St. Tropez’deki yiyebileceğimiz en ucuz yemekti.

St. Tropez defterini kapattık ve Cannes’a doğru yola çıktık. 1 saatlik sürüşten sonra akşam 9 gibi oradaydık. Niyetimiz kısa bir tur atıp şehri görmek, çok da geç kalmadan Nice’e dönmekti. Arabayı Film Festivali’nin yapıldığı saraya yakın bir yere bıraktık. Cannes’da denizden içeri girdikçe muhtemelen çarşı-pazar tarzında bir şehir merkezi vardır, ancak biz 2-2,5 km boyunca sahilde yürümeyi tercih ettik bu kısıtlı zamanda. Palmiyelerle çevrili, cıcıl cıvıl, renkli bir sahilboyunda yürüdük. Anladığımız kadarıyla gündüz beach olarak kullanılan mekanlar, akşamüstü restoran, gece de club formatına çevriliyor. Oldukça karlı olsa gerek.


Cannes’a gelmişken eli yüzü düzgün bir mekana oturalım dedik. Denize sıfır olan, tamamen açık, canlı müzik yapan bir yere gittik. Pahalı ve lüks bir yerdi, botoksu bayanlar fışkırıyordu her taraftan. 1 saat oturduktan sonra yine sahilden arabaya yürüdük. 45 dakika sonra Nice’teydik. Arabayla son bir kez Nice turu yaparak otele döndük ve eşyaları toparladık. Deniz tatili bitmişti, ertesi gün Lyon’a dönüş vardı.

(20.08.2011)

Gezi - Monte Carlo / Monaco

Monte Carlo / Monaco


Nice güzel bir şehir. Sırf bu şehirde 6-7 gün güzel bir tatil yapılabilir. Sahilden içeri doğru neredeyse yarım saat boyunca yürüyüp bitiremediğiniz, dar sokaklardan oluşan, canlı, biraz da İtalyan mimarisine benzeyen binalar barındıran bir çarşısı var.

Otelimiz Nice’te olmasına rağmen, buralara kadar gelmişken ve tabi ki altımızda araba da varken, çevredeki şehirleri de gezmek niyetindeydik. İlk hedefimiz ise Monte Carlo’ydu.

Nice’ten yaklaşık bir saat uzaklıktaki Monaco’ya geldik ve arabayı park ettik. Aşırı sıcak ve bunaltıcı bir gündü. Ama Monte Carlo mükemmel ve etkileyici bir şehir.

Şehir, daha doğrusu ülke, ya da prenslik her neyse yüksek kayalıklarla Akdeniz’in arasına kurulmuş. Tepeden denize doğru kat kat iniyor. Ve bu katların tümünde tarihi binalar, lüks oteller var. Zenginlik ve lüks, her taraftan fışkırıyor.


İlk durağımız şehrin meşhur Casino’su oldu. İçine giremedik, zaten de kapalıydı, ancak dışarıdan da yeterince görkemliydi. Casino’nun önü, ki şehir genelde öyleydi aslında, lüks araba galerisi gibi. Gerçekten inanılmaz arabalar gördük.


Casino’dan aşağı doğru hem manzarayı seyrederek, hem de büyük sarayın diğer kısımlarından geçerek deniz kıyısına indik.

İşte beklediğim an gelmişti. 10 yaşımdan Michael Schumacher emekli olana kadar Formula 1 takipçisiydim. Çok fanatik değildim, ama Pazar sabahları abimle kalkıp yarış izlediğimizi bile hatırlarım. Son yıllarda iyice uzaklaştım, arada sırada TV’de karşılaştığımda birçok ismi tanımadığımı fark ediyorum hatta. Birçok pistte Formula 1 yapılır ama Monaco pistinin hem bu spordaki, hem de dünyadaki yeri farklıdır. Normal zamanlarda şehir içi trafiğinde kullanılan tek pisttir bu. Ayrıca sadece sporseverlerin değil, tüm dünya sosyetesinin takip ettiği, gelip izlediği yarıştır Monaco Grand Prix’si. Benim için de küçüklüğümde başka şehirlerin, başka ülkelerin, zenginliğin, gücün ve yaşama zevkinin simgesi olmuştur Monaco Grand Prix’si ve tabi ki de bu pist. Bir gün burayı görebilmenin hayalini kurmuşumdur hep. Hele bu pistten kendi sürdüğüm arabayla geçmek. Yok artık!



Ne Nice, ne Lyon, ne Cannes, ne St. Tropez. Bu tatilin benim için en önemli anı Monaco pistinden arabayla geçtiğim andır. Her şeyin para koktuğu bu minicik ülkede, benim için paha biçilemez bir şeydir bu.


Monaco’da denize girmedik, aslında girmeye de pek niyetlenmedik, biraz şehir dışı bir yerde bir plaj bulmayı düşünüyorduk. Monte Carlo’ya yakın olan Menton şehrine gitmeye karar verdik. Yolculuk pek uzun sürmedi, biraz trafik yoğunluğu olsa da. Aman tanrım o nasıl bir kalabalıktı Menton’daki. Neredeyse 1 saat şehri turladık ve arabayı park edecek tek bir yer bulamadık. Şaka gibiydi gerçekten.

Yapacak bir şey yoktu. Nice’e geri geldik. Otelin havuzunda en azından serinledik. Toparlanıp çıktık ve şehir merkezinde güzel bir yemek yedik. Yine oldukça yorgun olduğumuzdan fazla da oyalanmadan günü kapattık.

(19.08.2011)

Gezi - Nice / Fransa

Nice / Fransa


Sabah erkenden Lyon’dan çıkıp Nice’e doğru gitmeye başladık. Sıradağlar izin vermediği için karayoluyla doğrudan güneye Nice’e gelinmiyor, geniş bir yay çizmek gerekiyor. 4-4,5 saat sonra Nice’teydik. Şehir merkezine yürüyerek 15 dakika mesafedeki otelimize yerleştik.

Nice, deniz kıyısında, turist dolu, sıcak, cıvıl cıvıl bir şehir. Şehir merkezi de deniz kenarına yakın bir yerde. Otelden çıkıp mayo ve havlularımızla 1,5-2 km kadar yürüdük. Sahilde halk plajlarının yanı sıra ücretli plajlar da var. Bizim denize girdiğimiz yerde sahilde kum yoktu, büyük taşlar vardı.


Deniz temiz, güzel ancak çok çabuk derinleşiyor. 2-3 metre yürüdükten sonra boyunuzu aşıyor. Bu da benim pek hoşuma gitmedi açıkçası. Beni bozan bir başka konu da tabi ki aşırı sıcak. Öyle böyle değil, kavurucu, nemli, bunaltıcı bir sıcak vardı Nice’te. Ayrıca çok kalabalıktı. Türkiye’de bu kadar kalabalık bir plaj görsek tenezzül edip gitmeyiz.

Otele dönüp kendimize geldikten sonra dışarı çıkıp yemek yedik. Socca adında, bildiğimiz krepe benzeyen, ama sarı renkte Fransa’ya özgü bir hamur işi ve karamelize soğanlı-ançüezli güzel bir pizza yedik.

Şehirde biraz yürüyüş yaptıktan sonra otele döndük. Uzun zamandır bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum.

(18.08.2011)

Gezi - Freiburg / Almanya & Lyon / Fransa

Freiburg / Almanya & Lyon / Fransa

Stuttgart’ta sabah erkenden uyandık. Eve yakın bir mesafedeki SIXT araç kiralama ofisine gittik. Bir tanıdık vasıtasıyla indirim yaptırmıştık. Makul bir fiyata BMW 3 serisi ya da Mercedes C serisi alacaktık. 6 günlüğüne 250€ ödeyecektik.

Heyecanla beklediğimiz BMW veya Mercedes çıkmadı karşımıza. Ama gayet sağlam bir araba aldık. Siyah bir Audi A4. 2000cc, dizel motor, 6 vites, station vagon. Tipik bir Alman aile arabası görüntüsünde olsa da, arabanın performansı çok iyiydi. İlaveten navigasyon cihazı almadık, yol bilgisayarında yüklüydü zaten. Eve dönüp valizleri arabaya attık ve yola koyulduk.

Lyon’a 6 - 6,5 saatlik bir yolumuz vardı. Yolumuzun üstündeki en büyük şehir olan Freiburg am Breisgau’da mola vermeye karar verdik.

Freiburg Almanya’nın güneybatısında, Fransa sınırına yakın, çevre duyarlılığı açısından ün yapmış bir şehir. Güneş enerjisinden faydalanma oranı çok yüksekmiş.

Şehre yaklaşırken büyük kayalıkların arasındaki yollardan geçtik. Schwarzwald denen bölgeden geçtik. Her taraf ağaç ve kayalıktı. Dikkat çeken bir doğa manzarası vardı yolumuzun üstünde.

Şehre girip arabayı park ettik. Altstadt’ta yürüdük. Ne çok büyük, ne de küçük, tarihi, doğal, hoş bir şehir. Altsdat’ın her yerinden 30-40 cm genişliğinde bir su akıntısı geçiyor. Kaynağı ve sebebi nedir bilemedik. Ama tertemiz ve berrak bir suydu.


Altstadt’ın ortasında Münster denilen devasa bir katedral var. İçine de girdik. Avrupa’da gördüğüm birçok kilise ve katedrale göre büyük ve ilgi çekiciydi.


Münster’in hemen yanında kurulmuş bir pazar vardı. Belki de sadece o güne özeldi bilemiyorum. Pazarın yakınında bir şeyler içip nefes aldıktan sonra şehirde kısa bir tur attık ve arabaya atlayıp yola devam ettik.

Lyon’a gidiş yolu uzun ve sıkıcı bir yoldu. Fransa’ya girdiğimiz ilk saatlerde, sonradan görmekten bıkacağımız “t” harflerini görmeye başlamıştık. İkide bir durup para ödüyorduk. Karayolları özelleştirilmiş, öyle işin içinde 2-3 € gibi rakamlar da yok, 15 – 20 € bayılıyorsun.

Saat 18.00 civarı Lyon’a ulaştık. Daha uçak yolculuğu yorgunluğunu atamadan bu kadar çok araba kullanmak beni iyice yordu.



Lyon büyük, güzel bir şehir. Zaten Paris’ten sonra Fransa’nın en büyük şehriymiş sanırım. Eski şehir merkezini gezdik, dar sokaklardan, tarihi binaların arasından geçtik. Rhone nehri kenarında dolaştık, hoş mekanlar var.

Eve dönüp dinlendik. Ertesi gün yine yolculuk bizi bekliyordu.

(17.08.2011)