25 Ocak 2012 Çarşamba

Edebiyat - Sırlar Oteli

Elmore Leonard - Sırlar Oteli (Tishomingo Blues)

 
A.B.D.’nin güneyinde geçen bir hikaye. Kule atlayışı yapan, fakat iş bulmakta zorlanan Dennis Lenahan kitabın ana karakteri. En sonunda Tunica’da bir otelde kendine iş buluyor ve orada birçok karmaşık olayın bir parçası oluyor.
Bu yazarın ilk kez bir kitabını okuyorum. Kendisine ait hiç bilgim yoktu, Jackie Brown’ın yazarı olması bana referans oldu. Jackie Brown’ı da oturup izlediğimden değil de, iyi bir hikayeye sahip olduğuna inandığımdan bu kitabın da hoş olabileceğini düşündüm.
Kitap benim için bir hayal kırıklığı oldu. Neyse ki kısaydı da bitirebildim.
Tamamen yerel halka özgü bir hikaye. Amerikan İç Savaşı’nı çok iyi bilen bir okuyucu için keyifli olabilir. Benim genel bir bilgim var ama bu kadar derin değil. Belki de kitapta geçen birçok anektodu, benzetmeyi, hatta esprileri bile anlayamamış olabilirim.

Yazarımız kitabın farklı dillere çevrilip farklı kültürlere açılacağını tahmin edememiş, ya da umurunda olmamış. Verilen mesajlar A.B.D. vatandaşları için dokunaklı olabilir, bir Türk’e ise pek bir şey ifade etmiyor. 

(18.07.2011)

24 Ocak 2012 Salı

Sinema - Psycho

Psycho - 1960


Genç bir kadın, işvereninin müşterisinden 40,000$ çalar ve sonrasında çok uzun zamandır annesinin etkisi altında kalmış bir motel işletmecisiyle karşılaşır. 


Filmin zamanını göz önünde bulundurduğumuzda birçok noktada gerçek bir öncü olduğunu söyleyebiliriz. Birçok psikolojik gerilim filmi izleyen ve roman okuyan biri olarak içinde bulunduğumuz 2011 senesinde bana film normal geliyor ancak 1960 yılını düşündüğümüzde karşımıza gerçek bir şaheser çıkıyor. Zaten birçok listede tüm zamanların en iyi ve önemli filmlerinden gösterilir.

Filmdeki devrim niteliği taşıyan ilk nokta sizi 40-45 dakika sürükleyen baş karakterin ölüp gitmesi. O yıllarda bunu denemek yürek ister. Bunu da yapsa yapsa Alfred Hitchcock gibi bir usta yapar.

Diğer bir devrim ise filmin sonunda katilin çift kişilikli çıkması ve konunun psikolojik sorunlara bağlanması. Şimdi kim bilir böyle kaç film kaç kitap vardır ama muhtemelen bu film bu alandaki çok önemli kilometre taşlarından biridir.

Oyunculuklar sade, basit, doğal ve gayet başarılı. Başrol şudur diyemiyoruz zaten ama tüm ekip iyi bir iş çıkarmış.

Bunca yıllık bir sinemasever olarak yeni yeni izleyip tanımaya başladığım Alfred Usta’yı saygıyla selamlıyorum.

8 / 10

(23.06.2011)

16 Ocak 2012 Pazartesi

Sinema - Léon

Léon - 1994


Profesyonel katil Léon, anne ve babası öldürülen 12 yaşındaki Mathilda'ya bakmak zorunda kalır ve ona mesleğini öğretir.


Televizyonda hep ucundan kenarından yakaladığım ama adam akıllı oturup ilk kez izlediğim film.

Kurgu güzel, senaryo güzel, aksiyon güzel. Zaten öyle bir ilk 10 dakika var ki, onun gazıyla epey gidiyorsunuz. Ortalarda biraz frene basılıyor ama son yarım saat mührü vuruyor filme.

Jean Reno ve Natalie Portman arasında ilginç bir kimya var gerçekten, buna filmlerde kolay kolay rastlayamıyorsunuz. Ama karakterler arası ilişkinin ulaştığı bazı boyutlar rahatsız edici olabiliyor.

Gary Oldman ise psikopat bir karakteri başarıyla canlandırmış.

Film New York'ta geçiyor ama bildiğimiz New York havasından çok farklı. Belki de yönetmenden dolayı Avrupalı bir havası var. Demek ki bir şehir farklı bir yönetmenle bu kadar değişik yansıtılabiliyor.

Mutlaka izlenmesi gereken kült bir film.

8 / 10

(21.06.2011)

12 Ocak 2012 Perşembe

Sinema - Cat on a Hot Tin Roof

Cat on a Hot Tin Roof - 1958


Alkolik olan eski futbolcu Brick, günlerini içerek ve eşi Maggie'nin ona yaklaşmasına direnerek geçirir. Kanserden ölmek üzere olan babası Big Daddy ile bir araya gelmeleri baba-oğulun birçok hatırasını su yüzüne çıkarır.

(http://www.imdb.com/title/tt0051459/)

Adını çoğu kişinin duyduğu ama belki de yeni nesilden az kişinin izlediği bir film.

Gencecik bir Elizabeth Taylor'ı ilk kez görüyorum. Çok güzelmiş gerçekten. Çok da doğal ve sade bir oyunculuğu var.

Paul Newman'a gelince. Onun da gençlik halini ilk kez izliyorum. Bağırmalar, çağırmalar, tripler tam yerinde. Ama sanki oyunculuk konusunda biraz vasat gibi. Belki de karakterin gerektirdiği budur.

Film, tıpkı kendisinden bir yıl önce çekilen "Twelve Angry Men" gibi sabit bir dekorda, derin karakterlerle, karşılıklı diyaloglarla geçiyor ancak onun kadar başarılı değil. Tiyatro oyunundan uyarlandığı çok belli.

Döneminin önemli klasiklerinden izlenmesi gereken bir film.

7 / 10

(21.06.2011)