18 Ekim 2011 Salı

Sinema - The Family Man

The Family Man - 2000

 

Başarılı bir yatırım uzmanına, bir gün hayatının farklı şekillenmiş halini görme şansı verilir. 
Bir sabah uyandığında spor arabası ve kız arkadaşının yerine, karşısında minibüsünü ve karısını bulur.


Filmi ilk kez 4-5 yıl önce şehirlerarası bir otobüs yolculuğunda görmüştüm ve yarıda kalmıştı. O yüzden çok merak ediyordum.

Konu açısından benim ilgimi çekmişti zaten. Paralel evren mantığıyla, yapılan farklı tercihler sonucu yaşanan iki farklı hayatı anlatıyor. 

Nicolas Cage'i Adaptation filminden beri pek sevmiyorum, artık antipatik geliyor bana. Hele son yıllarda iyice kendini bozdu. Bu film herhalde benim beğendiğim Nicolas Cage'in son filmlerinden.

Değişik, ilginç, izlenmesini tavsiye edebileceğim bir film. 

7 / 10

(20.05.2011)

14 Ekim 2011 Cuma

Edebiyat - Harry Potter ve Ateş Kadehi

J.K. Rowling - Harry Potter ve Ateş Kadehi
(Harry Potter and the Goblet of Fire)


Harry Potter serisinin dördüncü kitabı ilk üç kitaptan biraz daha farklı. Serinin artık çocuk kitabı olmaktan tamamen uzaklaştığı ilk kitap bu. Karakterler derinleşiyor, konu karmaşıklaşıyor. Kitabı iyice anlamak için daha dikkatli okumak gerekiyor. Kısacası çerez bir kitap değil.
Serinin tüm filmlerini izledim. Hiçbir zaman çok sıkı bir takipçi olmasam da hep keyifle rakip ettim. Kitapları da okuyup konuya tamamen hakim olmak istedim. Bu fantastik dünyayı seviyordum sonuçta.
İlk üç kitap beni fazla zorlamadı. Hem kısa, hem de anlatımı çok açık, çocuklara hitap eden kitaplardı. Her kitap bittiğinde hemen filmleri tekrar izledim. İki türden de zevk aldım. Konuyu tam bilerek filmleri izlemek daha keyifli oldu. Kitaplar da çok uzun, çok karmaşık olmadığı için filmlere sığmayan pek de konu kalmıyordu aslında.
Ama bu dördüncü kısımda her şey değişti. Kitap bir kere uzun. Başta çok ayrıntılı bir Quidditch Dünya Kupası bölümü var. Bu bölüm de dahil kitabın geneli filme göre çok ayrıntılı ve karmaşık. Filmi izleyince sanki uzun metrajlı bir filmden fotoğraf kareleri görüyormuş gibi oluyor insan. Hani ortaokulda lisede ödev verilir ya kitap özeti çıkarın diye. Tembel bir öğrenci de her sayfadan birer ikişer cümle alıp çakar. Film onun tadında.
Kitabı çok yoğun okuduğumu, bitirmek için dört elle sarıldığımı söyleyemem. 1 aydan uzun bir zamana yaymış oldum. Zaten bu kadar uzun süre devam edebilen bir konu 2 saatlik bir filme sığdırılınca çat diye bitiyor tabi.
Ateş Kadehi, serinin güzel kitaplarından. Büyücülük Sanatı’nın İngiltere dışında taşması, Fransız aksanlı bayan büyücüler ve tuhaf Bulgar büyücüler bu fantastik dünyaya genişlik katıyor. Bir ara Türkiye Quidditch Takımı’nın bile konusu geçiyor. Komiğime giden hoş bir ayrıntı.
Zümrüdüanka Yoldaşlığı kitabı ile seriye devam edeceğim. Bu dördüncü kitaba kadar, seriyi filmlerden çok iyi biliyor, karakterleri iyi tanıyordum. Ancak bundan sonra hakimiyetim azalıyor. Kitaplar önemli şeyler açıklayacak bana.
(10.07.2011)

Sinema - Driving Miss Daisy

Driving Miss Daisy - 1989


A.B.D.'nin güneyinde yaşayan yaşlı bir kadın ile Afro-Amerikan şoförü arasında yıllar boyunca büyüyen ve gelişen bir ilişki vardır.


Samimi, sıcacık film derler ya bazı filmlere, işte bu da onlardan biri. 1989 En İyi Film Oscar adayları yıllar geçse de hep hatırlanan filmler olmuştur benim için (Field of Dreams, Dead Poets Society, Born on the Fourth of July ve My Left Foot). Driving Miss Daisy ise bu beşli arasında ödülü kucaklamış.

Jessica Tandy ve Morgan Freeman'ın oyunculukları harika. Özellikle Freeman'ınki her zaman hatırlayacağım bir performans. Tandy ise En İyi Aktris Oscar'ını alan en yaşlı bayan olarak tarihe geçiyor.

Küçük bir karakter grubu içinde geçse de; film, ırkçılık ve o zamanki sosyal ilişkiler hakkında çok büyük mesajlar veriyor.

Çok uzayıp da baymayan, etkileyici, duygusal ve de komik birçok sahnesi olan, çok kolay izlenebilen başarılı bir film.

8 / 10

(20.05.2011)